Romanın Adı: Saatleri
Ayarlama Enstitüsü
Romanın Yazarı:
Ahmet Hamdi Tanpınar
Kitabın Baskı Yeri ve Yılı:
İstanbul – 2008
Baskı Sayısı:
13. Baskı
Sayfa Sayısı:
396
Ölçüleri: 14,5x20,5
cm
HAYATI
23 Haziran
1901’de İstanbul’da doğdu. Kadı Hüseyin Fikri Efendi’nin oğlu. Baytar
Mektebi’ni bırakarak girdiği Darülfünun-ı Osmani’nin (Bugünkü İstanbul
Üniversitesi) Edebiyat Fakültesi’nden 1923’te mezun oldu. Erzurum, Konya
ve Ankara‘daki liselerde öğretmenlik yaptı. Gazi Terbiye
Enstitüsü’nde (Gazi Eğitim Enstitüsü) edebiyat dersleri verdi. 1933′ten sonra
İstanbul’da Kadıköy Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yaptı. Güzel Sanatlar
Akademisi’nde sanat tarihi ve estetik dersleri verdi. 1939′da İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde yeni kurulan Türk Edebiyatı Kürsüsü
profesörlüğüne getirildi. 1942 ara seçimlerinde CHP’den Maraş Milletvekili
olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girdi, üniversitedeki görevinden
ayrıldı. 1946 seçimlerinde tekrar aday gösterilmeyince bir süre
Milli Eğitim Müfettişliği yaptı. Güzel Sanatlar Akademisinde tekrar
derse girmeye başladı. 1949′da da İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne döndü. Bu görevdeyken 24
Ocak 1962’de İstanbul’da yaşamını yitirdi.
Adını ilk kez
“Altın Kitap” dergisinde yayınlanan “Musul Akşamları”
şiiriyle duyurdu. Dergah, Milli Mecmua, Hayat, Görüş, Ülkü, Varlık,
Oluş, Kültür Haftası ve Aile dergilerinde şiirleri
yayınlandı. Hece vezniyle yazdığı bu ilk şiirler, imge zenginliklikleri ve
müzikal nitelikleriyle dikkat çeker. Edebiyat Fakültesi’nde öğrencisi
olduğu Yahya Kemal Beyatlı‘dan çok etkilendi. Ama ilk eserlerinde Yahya
Kemal’den çok Ahmet Haşim izleri görülür. Haşim gibi o da küçük yaşta
kaybettiği annesinin yokluğundan duyduğu acıyı ve kendisini avutacak bir
sevginin özlemini dile getirir. İçe dönük bir bakışla doğa ile iletişim kurmaya
çalışır. Şiirinin bir başka yönü Bergson felsefesinden kaynanlanan zaman
kavramıdır. Onun eserlerinde zaman, basit bir süreklilik değil, çok katlı ve
karmaşık bir akıştır.
“Ne
İçindeyim Zamanın“, “Bursa’da Zaman” şiirleri bu olgunun örnekleridir.
İlk romanı “Mahur Beste” 1944′te Ülkü Dergisi’nde yayınlandı. Osmanlı Devleti’nin
son döneminde seçkin bir çevrenin yaşayışını sergileyen bu romanın ardandan,
kendi yaşamından da izler taşıyan “Huzur” 1949′da basıldı.
KİTABIN ÖZETİ
Başkarakter Hayri İrdal, Muvakkit Nuri Efendinin
yanında çırak olarak başlar işe. Saatlerle uğraşmayı seven ama bu mesleği icra
etmek istemeyen biridir. Nuri Efendinin ölünceye kadar yanında ilmi, dini ve
felsefi sohbetlerini hiç usanmadan dinler. Babasıyla tekkeye gider musiki
söyler. Seyit Lütfullah’a takılır define avına merak salar. Büyür askere gider.
Tunuslu Abdüsselam Efendi, konağın son sakinlerinden Emine’yi Hayri’ye
nikâhlar. Abdüsselam Efendi ölümüne yakın muvazenesiz vasiyetler bırakınca
Hayri’nin başı belaya girer. Mahkemelerde önce şahit sonraları sanık
sandalyesinde oturur. Bu da yetmez Akıl Hastanesine tedaviye gönderilir.
Sonunda mahkemeden beraat eder hastaneden taburcu olur ve Emine’ye kavuşur.
Posta Telgraf ’ta işe girer. Emine’yi kaybeder. İki yetimle baş başa kalır.
İspiritizma Cemiyetinde çalışır. Sonraları buradan ayrılıp Cemal Beyin
şirketinde kâtip olarak işe başlar. Cemal Bey kendisini kovunca bir süre işsiz
kalır ta ki Şehzadebaşındaki kahvede Doktor Ramiz’in onu arkadaşı Halit Ayarcı’yla
tanıştıracağı güne kadar. Halit Ayarcı hayat hikayesini dinleyince Hayri
İrdal’ı çok sever. Kafasında Saatleri Ayarlama Enstitüsü fikri peydah olur.
Enstitüyü kurar ve müdür yardımcılığı görevine Hayri’yi getirir. Hayri İrdal’ın
hayatı bundan sonra tamamiyle değişir. Fakirlik ve kırgınlık günleri geride
kalır. İnanmadığı bu işe zoraki girmiştir. Sonuçları şaşırtıcı olunca müsterih
olmasa da bu oyunu devam ettirme yoluna gider çünkü herkes bunu istemektedir.
Ve bir gün gelir haşmetli enstitü tasfiye edilir. Realiteler ortaya çıkar.
Kitabın Konusu: Saatleri
Ayarlama Enstitüsü, çocukluğu yoksul bir ailede geçen, hayatı boyunca saatlerle
içli dışlı olan, sayısız iş değiştirmesine karşın Halit Ayarcı ile tanışıncaya
kadar yoksulluktan bir türlü kurtulamayan, dürüst, gerçekçi, akılcı olmaya
çalışsa da çevresinin etkisiyle, yalanlarla kuşatılmış bir hayat süren Hayri
İrdal’in anıları
Ana düşünce: Bir
kereden bir şey olmaz deyip taviz verdiğimizde bunun bir sefer ile sınırlı
kalmayacağını unutmamalıyız.
Yan
Düşünceler:
·
Benliğimize ters düşen şeyleri kabul
etmemeliyiz.
·
Kolay yoldan para kazanmak istemek daha
kötü sonuçlar doğurabilir.
·
Toplum bir kısım yeniliklere çok fazla
abartılı davranabilir.
·
Yıllarca arayıp sormayan bazı insanlar
konu maddiyat olunca değişir.
KARAKTER ANALİZİ
Hayri İrdal: Durumu düzeldikten
sonra daha iyi giyinen şapka takan biridir. Zamanında bankada çalışmış daha
sonra, Halit ayarcıyla birlikte Saatleri Ayarlama Enstitüsünü açmıştır.
Saygınlık derecesi pek fazla değildir. İnsanlar tarafından pek fazla
ehemmiyet verilmez. Karısının tarifiyle sünepedir. Ancak Saatleri Ayarlama
Enstitüsü kurulduktan sonra herkes tarafından takdir edilen değer verilen biri
olmuştur. Karısının gözünde artık bir kahramandır. Yeni ve eski arasında
sıkışmış eskiye daha bağlı değişime ayak uyduramayan itirazda bulunan biridir.
Kişiliği tam oturmamış Hayri İrdal daha çok babasının üzerinde kurduğu baskıdan
dolayı çalkantılı bir kişiliğe sahiptir. Kendi kişiliğini oturtmadığı içinde
başkaları tarafından yönetilmeye mahkûm olmuş bu yüzden kullanılmış olmanın
dayanılmaz acısı içerisindedir. Genç yaşta ilk eşini kaybeden Hayri İrdal
hayata ve yaşamaya dair istekleri de endişeleri de son bulmuştur, kendi
deyimiyle olabileceğin en kötüsü olduğu için artık hürdür.
Halit Ayarcı: Şık
giyimli aydın görünüşlü yakışıklı sayılabilecek biridir. Çevresindeki insanlar
üzerinde etkili olabilen hali hazırda işleri yapmaktansa yeni bir iş icat etmek
zevkine ulaşmak isteyen biridir. Hayri İrdal ile birlikte Saatleri Ayarlama
Enstitüsünü kurmuştur. Yenilikçi ve Avrupalı bir aydın havası içerisindedir.
Realist bir yaklaşımı tercih eden Halit Ayarcı en saçma uğraşı bile boyayarak
satan bir tiptir. Pazarlama ve ikna kabiliyeti çok iyidir. Kurnaz aynı zamanda
insanlar üzerinde tesir etmekten hoşlanan yalan söylemeyi bile meşru gösteren
başarıya ulaşmada her yolu mubah gören, girişken ve olayları okuyarak kendine
bir çıkar yol bulabilecek yetenekte biridir.
Doktor Ramiz: Psikinalitik
kuramı üzerine çalışmalar yapan ve her şeyin sadece bu kuram üzerine kurulu
olduğunu düşnen bir adam. Ayrıca Hayri İrdal’ın dostu.
Zehra: Hayatı
kararacakken İsmail ile evlenip, babasına gülen talih kuşu ile mutlu bir hayata
kavuşan kız çocuğu. Hayri İrdal’ın kızı.
Emine: Hayri
İrdal’ın ilk hayat arkadaşı.
Pakize: Hayri
İrdal’ın ikinci karısı. Yalan ile gerçeği birçok defalar karıştıran bir kadın.
Muvakkit Nuri Efendi: Hayri
İrdal’ın saatçilik mesleğini öğrenmesini sağlayan hocası.
Cemal Bey: Bir
dönem Hayri İrdal’a patronluk yapan merhamet duygusundan yoksun olan adam.
Seyit Lütfullah: Hayri
İrdal’ın arkadaşı. Aynı zamanda onun hapisnaheye düşmesine sebep olan şahsiyet.
Selma Hanım: Cemal Bey’in eşidir ve
daha sonra ayrılırlar. Hayri İrdal ona ilgi duymaktadır.
Ahmet:
Hayri İrdal’ın oğlu.
Hala: Huysuzlukları
ile ilk etapta hayatı Hayri İrdal’a dar etse de daha sonra başarısında ona
katkı sağlayacak olan kişilerden biri.
OLAY
ÇİZGİSİ
11
- O zamanlar her mahallede, insanların saatlerini ayarlamaları için
muvakkithaneler vardır.
10
- İyi bir öğrenci olmayan Hayri İrdal, muvakkit (saatçi) Nuri Efendi’nin yanına
çırak olarak girer.
9 -
Hayri İrdal; çelebi, görmüş geçirmiş, filozof biri olan ustasından çok şey
öğrenir.
8 - Artistidi Efendi, eczanesinde deney yaparken çıkan yangında ölür.
8 - Artistidi Efendi, eczanesinde deney yaparken çıkan yangında ölür.
6 -
Hayri İrdal’ın, varlık durumu iyi olan, ancak ailesine bir faydası dokunmayan
halası Zarife’nin öldüğü haberi gelir.
5 -
Bütün mirası Hayri’nin babasına kalacaktır.
4 -
Ancak tam defnedilirken kefenini yırtarak yeniden canlanır.
3 -
Daha sonra da mahalle eşrafından Avcı Naşit Bey ile evlenir. İkinci hayatında
artık daha eli açık, yaşamın tadını çıkaran bir kişiliğe bürünmüştür.
2 -
Hayri İrdal Birinci Dünya Savaşı’nda askere alınır ve savaşın bitiminde terhis
edilerek İstanbul’a döner.
1 -
Babası savaş sırasında ölmüştür.
14 - Abdüsselam Bey’in
yetiştirmesi Emine ile evlenir.
15 - Kızları Zehra
doğar.
16
- Abdüsselam Bey, Zehra’ya, Hayri’nin annesi Zahide’nin adı yerine yanlışlıkla
kendi annesi Zehra’nın adını vermiştir.
17
- Torunu Zehra’yı annesinin yerine koymakta ve tüm servetini ona bırakmak için
vasiyetnameler hazırlamaktadır.
18
- Abdüsselam Bey’in ölümünden sonra; hukuken geçersiz olan bu vasiyetnameler ve
söz arasında adını andığı, olmayan “şerbetçibaşı elması” yüzünden Hayri’nin
başı derde girecek ve mahkemelerde sürünecektir.
19
- Hayri, mahkemedeki tavırları nedeniyle ruh hastası zannıyla Adli Tıp’a sevk
edilir.
20 - Orada Doktor Ramiz
ile tanışır.
21
- Hayri, Doktor Ramiz tarafından “baba kompleksi” teşhisiyle aylar boyunca
“tedavi edilir”.
22
- Hayri hâkim tarafından dava dışı bırakılarak serbest kaldıktan sonra Fener
Postanesi’ne girer.
23
- İş çıkışlarında Doktor Ramiz ile birlikte Şehzadebaşı’nda bir kahveye
uğramaya başlarlar.
24 - Kahvede
konuşulanlar gayri ciddi konulardır.
25 - Hayri’nin hasta olan karısı Emine ölür.
25 - Hayri’nin hasta olan karısı Emine ölür.
26 - Doktor Ramiz
Psikanaliz Cemiyeti’ni kurar.
27 - Hayri İrdal
cemiyetin müdürü olur.
28 - Hayri İrdal, bir süre sonra ikinci karısı Pakize ile evlenir.
28 - Hayri İrdal, bir süre sonra ikinci karısı Pakize ile evlenir.
29 - Pakize’nin anne ve
babası ölünce iki kız kardeşi de onların yanına taşınırlar.
30 - Hayri İrdal bu defa da İspritizma Cemiyeti’nin muhasebecisi ve kâtibi olur.
30 - Hayri İrdal bu defa da İspritizma Cemiyeti’nin muhasebecisi ve kâtibi olur.
31 - Cemiyetin
toplantılarında ruh çağırma seansları düzenlenmektedir.
32 - Doktor Ramiz,
Hayri İrdal’ı, okul arkadaşı Halit Ayarcı ile tanıştırır.
33 - Hayri İrdal’ın
saatlerden anladığını gören Halit, ona değer verir, iltifatlar eder.
35 - Ayarcı, İrdal’a birlikte çalışmayı önerir.
36 - Saatleri Ayarlama
Enstitüsü’nü (SAE) kurarlar.
37
- Enstitü, daha ne iş yapacağı belli olmadan geçici binasında çalışmaya ve
kadrosunu oluşturmaya başlar.
38 - Enstitünün müdürü
Ayarcı, müdür yardımcısı İrdal’dır.
39
- Tanıtım amacıyla Muvakkit Nuri Efendi’nin sözlerinden yüz kadar slogan
üretirler ve her birinden biner adet basıp şehre dağıtırlar.
40
- Yarısı politikacıların, yarısı da Ayarcı ile İrdal’ın önerdikleri kişilerden
oluşan kadro giderek büyümektedir
41
- Enstitü fikrine baştan beri inanmayan Hayri İrdal, hiç bir iş yapmadan maaş
almaktan dolayı rahatsızdır.
42
- Bununla birlikte Hayri İrdal artık değişmiş, kendine güvenli, rahat bir insan
olmuştur.
43
- Refah düzeyi yükselmiş, ailesiyle birlikte mutlu bir hayat sürmeye
başlamıştır.
44
- İrdal’ın eski patronu Cemal Bey, eşi Selma’dan boşanmıştır.
45
- İrdal Selma’ya da iş teklif eder.
46
- Selma enstitüde çalışmaya başlar ve İrdal’ın metresi olur.
47
- Halit Ayarcı’nın baskısıyla Hayri İrdal, hayali bir kişi olan Ahmet Zamani
hakkında “Şeyh Ahmet Zamani ve Eseri” adlı bir kitap yazar.
48
- Ünlü Hollandalı bilgin Van Humbert, İrdal ile tanışmak için İstanbul’a kadar
gelir.
49
- İrdal’ın halası Zarife Hanım, Halit Ayarcı’nın önerisiyle Saat Sevenler
Cemiyeti’ni kurar ve başkanlığa getirilir.
50
- Hürriyet Tepesi’ndeki arsasını da hizmet binası yapılması için SAE’ne hediye
eder.
51
- Zaman zaman gazetelerde SAE, Ayarcı ve İrdal aleyhine yazılar
yayımlanmaktadır.
52
- Bu yazılar Ayarcı’nın ve İrdal’ın şevklerini kırmak yerine “iş”e daha da sıkı
sarılmalarına yol açar.
53
- Hayri İrdal’ın buluşu olan “nakit ceza sistemi” (saati genel saatlere
uymayanlardan alınan para cezası), SAE’nin gelirlerini artırdığı gibi
saygınlığını da doruğa çıkarır.
54
- Yurt dışında da benzer enstitüler ve cemiyetler kurulur.
55 - Hayri İrdal’ın,
“Mübarek” adını verdiği ayaklı bir saati vardır.
56 - Bu arada oğlu Ahmet ile arası düzelen İrdal kendini mutlu hissetmektedir.
58
- Bir de kooperatif kurularak SAE personelinin oturması için Saat Evleri
Mahallesi kurulur.
59
- SAE’nin hizmet binasının projelerini İrdal’ın hazırlamasını övgüyle
karşılayan enstitü çalışanları, oturacakları evlerin klasik tarzda olması
konusunda direnç gösterirler.
60
- Çalışanların, kendi çıkarlarına ucu dokunan yeniliklere karşı olmaları, Halit
Ayarcı’nın gerçeği anlamasına ve moral olarak çökmesine yol açar.
61
- SAE’de inceleme yapan Amerikalı bir heyetin, enstitünün gereksizliğine dair
verdiği rapor üzerine, enstitünün lağvedilmesi emri gelir.
62
- Ortalıkta görünmeyen Halit Ayarcı, İrdal’ın evindeki bir davet sırasında
çıkar gelir.
63
- SAE’nin lağvedilmesine dair kararı düzelttirmiş, sürekli bir tasfiye
komisyonu kurulması ve ayar istasyonlarında çalışanlar hariç SAE personelinin
bu komisyonda görevlendirilmesi yönünde bir karar aldırmıştır.
64
- Bununla birlikte, aldandığını düşünen Halit Ayarcı bu komisyonda çalışmak
istemez. Bir süre sonra da bir trafik kazasında ölür.
KİTABIN DEĞERLENDİRMESİ
Romanın
başlıca kahramanları Hayri İrdal ve onun çok sevdiği saatlerdir. Esasen,
sıradan bir insan görünümündeki İrdal’ın, saatlerle iç içe süren yaşamının bir
romana konu edilmesi kendi içinde “komik” unsurunu barındırmaktadır. Bu durum,
Tanpınar’ın kültürel birikimiyle ve fikir adamı kimliğiyle birlikte
değerlendirildiğinde romandaki “komik” olayların aslında bir şeyleri simgelemek
ve eleştirmek amacıyla anlatıldığı düşüncesini uyandırmaktadır. Buradan yola
çıkarak Hayri İrdal’ın Türk toplumunun sıradan bireylerini, saatlerin de zaman
kavramını simgelediği söylenebilir. Romanda saatler ve zaman kavramı önce
muvakkithaneler, sonra SAE olarak kurumlaştırılmakta, Hayri İrdal ise
çocukluğunda bir muvakkithanede, olgunluğunda da SAE’de çalıştırılmak suretiyle
zaman kavramıyla kopmaz bir bağ içinde gösterilmektedir.
Diğer
yandan Muvakkit Nuri Efendi ile Halit Ayarcı arasında kurulan bağ ise tam bir
karşıtlık ilişkisidir. Her ikisi de saatlerden (zamandan) para kazansalar da,
biri dürüst ve özverili çalışmayı, geleneksel değerleri, mesleğe saygıyı
simgelerken; öbürü, saati ve zamanı sadece göstermelik bir unsur olarak ve
insanların gözünü boyamak için kullanan bir dolandırıcıyı simgelemektedir. Bir
başka deyişle Nuri Efendi eskiyi ve Doğu’yu, Ayarcı ise yeniyi ve Batı’yı temsil
etmektedir denilebilir.
Hayri
İrdal da Türk toplumu gibi zaman içinde birçok değişimlerden geçmektedir. Bu
arada bir takım çevreler, kendi çıkarları ya da inançları doğrultusunda Hayri
İrdal’ı yönlendirmektedir. Söz konusu yönlendirme bir takım gerçek dışı ya da
uygulanamaz amaçlar doğrultusunda olsa dahi, bir süre sonra iş o hâle
gelmektedir ki o da kendisine söylenenlere inanmakta, hatta bu inançların
ateşli bir taraftarı olabilmektedir.
Romandaki
Doktor Ramiz karakterinin, yazarın gözünde Türk aydınını simgelediği
söylenebilir. Doktor Ramiz, çok önemsediği mesleğini bile layıkıyla yerine
getirme becerisinden yoksun, olayların akışına kendini bırakmış bir
karakterdir.
Romanda
doğru ile yalan, hayal ile gerçek birbirine karışmış durumdadır. Örneğin
Abdüsselam Bey ve arkadaşları bir hazinenin peşinde koşar ve altın imal etmeye
çalışırken, bu çabalarının boş birer hayal olduğunun farkında değildirler.
Halit Ayarcı, yenilik düşüncesiyle içi boş bir kurum yaratırken (kahvenin,
psikanaliz derneğinin, ispritizma derneğinin ve saat sevenler derneğinin de içi
boştur), bu kurumun işe yarayacağına gerçekten inanmıştır. Şu anlamda ki, bu
kurumda somut bir iş yapılmasa bile, insanlar yenilik fikrine, “modern” olana
alışacaklar, değişimi benimseyeceklerdir. Bu durumda gerçekten çalışarak,
üreterek kazanmak, değer verilen bir şey olmaktan çıkacak, üretmeden kazanmak
daha değerli hâle gelecektir. Kendi değer yargıları ve doğruları paralelinde bu
duruma karşı çıkan, eleştiren insanlar ise dışlanacaklardır. Burada, devlet
eliyle zenginler yaratılmasına ve bürokrasiye yöneltilmiş yoğun ve acı bir
eleştiri göze çarpmaktadır.
Hayri
İrdal roman boyunca bir ikilem içindedir. Sanki Nuri Efendi ile Halit Ayarcı
arasında sıkışıp kalmış gibidir. Eski ile yeni arasında, aileden ve Nuri
Efendi’den aldığı değer yargıları ile Halit Ayarcı’nın değer yargıları arasında
bir ikilemdir bu. Eskiyi ve ailevi değerlerini savunmaya devam etse
yoksulluktan kurtulamayacak, sürekli iş değiştirecek, patronların baskılarına
boyun eğecektir. Oysa Halit Ayarcı ve çevresinin yeniliğe, kazanmaya endeksli
değer yargılarına uyum göstermesi hâlinde, her ne kadar vicdanen rahatsız olsa
da refaha erişecek, ailede ve toplumda saygınlık kazanacak, hatta uluslararası
bir üne kavuşacaktır.
Burada
çalışmanın ve üretmenin bir değeri olmadığı gibi, okumanın, öğrenmenin, bilgi
sahibi olmanın da bir değeri yoktur. Doğru düzgün bir öğrenim hayatı olmayan
Hayri İrdal gibi bir kişi, olmayan bir bilgin hakkında bir kitap yazabilmekte,
mimari projeler hazırlayabilmektedir. Bütün bunlar, toplumun, bilim dünyasının,
profesyonel hayatın içinde bulunduğu çarpıklıkları trajikomik bir biçimde
sergilemektedir.
Öte
yandan gerçek anlamda çalışmanın, üretmenin ve topluma hizmet etmenin değerine
inanan Ahmet karakteri romanda fazlaca ön plana çıkarılmamış ve bu yolla
çarpıklığın derinliği daha bir vurgulanmak istenmiştir.
Romanda
kimin akıllı, kimin deli; kimin normal, kimin anormal olduğu da birbirine
karışmıştır. Psikanaliz uzmanı Doktor Ramiz mi delidir, yoksa onun hastası
konumundaki Hayri İrdal mı? Şaka olsun diye “şerbetçibaşı” elmasından söz eden
Hayri İrdal mı anormaldir, yoksa onun bu sözüne inanıp hayatı boyunca bu konuyu
öne sürenler mi? Bu arada Hayri İrdal da kendi yaşamında deli-akıllı,
normal-anormal hâller arasında gidip gelmektedir. Kimi zaman SAE fikrinin
saçmalığını öne sürmekte, kimi zaman onun en inançlı savunucusu olmaktadır.
Kimi zaman karısının kendini aldattığını fark etmemekte, kimi zaman o da
karısını aldatmaktadır.
Romanda
yaratılan bu çelişkili durumlar, bir anlamda Türk toplumunun gel-gitlerini,
karmaşasını, karmaşıklığını gösteren birer anlatım unsuru olarak kullanılmıştır.
Fatih Aydoğanoğlu- Şevket Önder
Çok yardımcı oldu. teşekkürler
YanıtlaSil👍👍👍
YanıtlaSilKAYNAKÇA NERDE
YanıtlaSil