4 Ocak 2014 Cumartesi

Ekmek Arası Çikolata-Özlem ÖZYURT



Özlem ÖZYURT, Ekmek Arası Çikolata, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 2011


          
         A. DIŞ İNCELEME
1. Eser Adı: Ekmek Arası Çikolata
Ekmek Arası Çikolata isminin bir çocuk kitabı için oldukça doğru ve yaratıcı bir seçim olduğu söylenebilir. Küçük bir çocuğun çikolataya olan aşırı sevgisini/aşkını anlatan bir kitap için bundan daha doğru bir isim düşünülemezdi. Kitap ilk bakışta adıyla bile kişide bir sempati ve merak uyandırıyor. Bunun yanında kitabın konusuna ve içeriğine dair okuyucuya bir ipucu veriyor. Çocuk edebiyatı eserlerinde iç yapı ve dış yapı unsurlarının bir bütün halinde olması gerekir. Bir kitabı okuyup okumayacağımıza ilk etapta kapağına ve adına bakarak karar veririz. Bu bakımdan Ekmek Arası Çikolata, renkli kapak tasarımının yanında yazarın kitaba verdiği isimle de okuyucu kendine çekmeyi ve ilk etapta yüzleri güldürmeyi başarıyor. Bir okuyucu böyle bir isme sahip olan bir kitabın karamsarlık ya da şiddet unsurları içermeyeceğini, daha iyimser hatta yer yer komik detaylar barındırabileceğini az çok tahmin edebilir.
Bir çocuk kahramanın çikolata sevgisi ekseninde gelişen maceralarını anlatan kitap, birbiriyle bağlantılı toplam on bir bölümden oluşmaktadır. Bu bölümlerin isimleri şu şekildedir: “Annemin Sebzeleri, Çikolata ve Ben”, “Okul Başlıyor”, Çikolata Konuşur mu Hiç?”, “Çikolata: Tanrıların Nektarı”, “Biricik Peri”, “Dayanılmaz Kaşınıyorum”, “Peri’nin Ördekleri”, “İsviçre: Sütlü Çikolata Diyarı”, “Eve Dönüş”, “Yeniden Doğuş”, “Çikolata Soslu Hayat.”  Bölüm adları içerikle uyumlu bir biçimde seçilmiştir. Örneğin “Okul Başlıyor” bölümünde kahramanımız okula başlarken “Yeniden Doğuş” bölümünde ise kahramanımız sekizinci yaş gününü kutlamaktadır.
2. Yazar: Özlem ÖZYURT     
Ekmek Arası Çikolata kitabının yazarı Özlem ÖZYURT, 1980 Ankara doğumludur. Ted Ankara Koleji’nin ardından, Galatasaray Üniversitesi İktisat Bölümü’nü bitirmiştir. Yazı ile ilişkisi, üniversite yıllarında Galatasaray Üniversitesi Detay Dergisi’nde ve İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın internet portalı www. instanbuldostlari.org’da editörlük yaptığı dönemde başladı. Aynı yıllarda Günışığı Kitaplığı’nda çalıştı.
Milliyet Sanat Dergisi’nde çeviri ve derleme haberleri; Varlık, Kaçak Yayın Dergisi ve www.altzine.net internet sitesinde öyküleri yayımlandı. 2006-2008 yılları arasında Mario Levi, Murat Gülsoy ve Semih Gümüş’ün yaratıcı yazarlık atölyelerine katıldı. İlk öyküleri atölye çalışmaları sırasında ortaya çıktı. 2005-2009 yılları arasında atölyedeki arkadaşlarıyla beraber Yazı Değirmenleri (www.yazidegirmenleri.com) adını koydukları sanal edebiyat dergisini hazırladı. Şu anda İstanbul’da bankacılık yapıyor. “Ekmek Arası Çikolata” yazarın ilk romanıdır.  Yazarın, “Bir Şehir Varmış, Bir Şehir Yokmuş” adlı bir de öykü kitabı bulunuyor.
3. Basım yeri, yılı, baskı sayısı: İstanbul, 2011, 2. Baskı.
Kitabın basım yeri İstanbul’dur.  Kitap toplamda iki baskı yapmıştır. Kitabın ilk basım tarihi Ocak 2011’dir. Kitabın ikinci baskısı ise Kasım 2011’de yapılmıştır.
4. Kapak düzeni, resmi ve cilt kalitesi (arka kapak, sırt): Kitabın kapağı ilk bakışta ilgi ve merak uyandıracak şekilde tasarlanmıştır. Kapakta kitabın başkahramanının bir resmi bulunmaktadır. Kırmızı kazağı, mavi pantolonu ve spor ayakkabılarıyla gayet sevimli bir görüntü çizen bu sarışın çocuk, ilk bakışta okuyucunun dikkatini çekmektedir. Ayrıca kapağın da büyük bölümünü kaplayacak şekilde resmedilmiş çeşitli çikolata, kurabiye, renkli draje ve pasta resimleri dikkati çekmektedir. Çocuğun bir eliyle bunları işaret ediyor olması kitabın içeriğine yapılan başarılı bir göndermedir. Bu bakımdan kitaptaki resmin içerikle bağlantılı olduğu söylenebilir. Kitapta çocuk kahramanın fiziksel özellikleri üzerinde fazla durulmamıştır. Dolayısıyla kapaktaki resmin kahramanı yansıtıp yansıtmadığı biraz havada kalmaktadır. İçerikte kahramana dair başka bir resim yer almadığından okuyucu bu karakteri ancak kapaktaki haliyle gözünde canlandırabilmektedir.
Ön kapak yeşilin açık ve koyu tonlarının bir arada kullanımıyla oluşturulmuştur. Bu yeşil tonlarının üstünde kahverengi, sarı, pembe,  yeşil renklerinde çeşitli pasta ve çikolata resimleri yer almaktadır. Ancak kapakta resmin yaratıcısının adına yer verilmemesi bir eksiklik olarak göze çarpmaktadır. Kapağın üst kısmında yine yeşil zemin üstüne beyaz büyük harflerle kitabın adı yazılmıştır. Harfler düzenli bir biçimde değil daha çok biri aşağıda biri yukarıda olacak şekilde sıralanmıştır. Bu da kapağa eğlenceli bir hava katmaktadır. Kitabın adının yer aldığı bölümün sağ alt köşesinde yazarın adı küçük siyah harflerle yazılmıştır. Kitabın en altında orta kısımda yayınevinin adı ve amblemi bulunmaktadır.  Kitabın sağ alt köşesinde ise kitabın baskı sayısı yer almaktadır.
Kitabın arka kapağında ön kapaktan farklı olarak düz sarı renk kullanılmıştır. Kapağın yarıya yakın kısmında kitabın içeriğine dair oldukça merak uyandırıcı kısa bilgiler verilmektedir. “Çikolatanın tarihini biliyor musun?”, “Peki sekizinci yaş günümde anne ve babamdan nasıl bir hediye aldığımı biliyor musun?” tarzındaki sorularla okuyucuda merak uyandırılmaya çalışılmıştır. Arka kapağın sağ alt kısmında kırmızı bir dairenin içinde beyaz renklerle “9-13 yaş” ibaresi yazılarak kitabın hitap ettiği yaş grubu belirtilmiştir. Kapağın sol alt köşesinde ISBN numarası yer almakta onun hemen yanında ise kitabın fiyatı bulunmaktadır. ISBN numarasının üst kısmında ise bandrol yer almaktadır.
Kitap 70 sayfadan oluşması sebebiyle ince sayılabilir. Buna rağmen kitabın sırt kısmı değerlendirilmiştir. Kitabın sırt kısmında kitabın adı, yazarın adı ve yayınevinin amblemi yer almaktadır.
Kitap kapağı iç sayfalara oranla daha dayanıklı ve kalın sayılabilecek bir kartondan yapılmıştır. İç sayfalarda ise kaliteli ve mat bir kağıt üzerine çalışılmıştır. Kapak kartonunun ve iç sayfalarda kullanılan kağıdın kaliteli olduğu söylenebilir. Özellikle iç sayfalardaki yazılar hiçbir biçimde iç içe geçmemiştir. Yine öne sayfadaki yazıların arka sayfadan belli olması gibi karışıklık yaratacak durumlarda söz konusu değildir. Bu da kullanılan kağıdın kalitesini göstermektedir.
70 sayfadan oluşan kitabın sayfaları yapıştırılmak suretiyle bir araya getirilmiştir. Bu çoğu zaman pek dayanıklı bir yöntem gibi görünmese de 9-13 yaş grubuna hitap eden bir kitap için uygun sayılabilir.
5. Kitap boyutu, sayfa düzeni, yazı puntosu: Kitabın eni 13 cm, boyu ise 19.5 cm’dir. Bu haliyle alışılmış kitap formlarında olduğu söylenebilir. Kitabın hitap ettiği yaş grubunun 9-13 yaş aralığı olduğu düşünüldüğünde bu boyutların bahsi geçen yaş grubuna uygun olduğu görülmektedir. Kitap gerek elde gerekse çantada rahatlıkla taşınabilecek boyutlardadır. Kitap toplamda 71 sayfadan oluşmaktadır. Sayfa sayısı ve boyutlarıyla okuyucuya kolaylık sağlayacak tarzda düzenlenmiştir.
Sayfa düzenine bakıldığında sayfanın yukarısından ve aşağısından ikişer santimlik boşluk bırakıldığı görülmektedir. Yine kitabın sağ ve sol kısmında da yaklaşık 2 cm’lik boşluklar bırakılmıştır. Bu her sayfada aynıdır. Ancak kitabın bölüm başlangıçlarında boşluklar derinleşmekte bu da yaklaşık 6 cm’yi bulmaktadır. Bölüm sonlarında da  yazının bitiminden sonra büyük boşlukların bırakıldığı görülmektedir. Yazı yoğunluğu hemen hemen her sayfada aynıdır. Ancak bazı sayfalarda sayfanın üst kısmında, sağ ve sol köşelerde, bazen de orta kenarda küçük resimlerin kullanıldığı görülmektedir. Resimlerin sayfalarda dağılma biçimi ve sıklığı tamamen düzensizdir.
Sayfa numaraları sayfanın alt orta kısmında yer almaktadır. Her sayfada numaraya yer verilmiştir. Sadece son sayfada kitabın alt kısmına küçük bir resim konduğundan o bölüme numara getirilememiştir. Sayfa numaralarının her iki tarafında küçük çikolata ve şeker paketleri resmedilmiştir. Bu da kitabın temelini oluşturan “çikolata sevgisine” yapılan başarılı bir göndermedir.
Yazı puntosu olarak 16 puntonun seçildiği tahmin edilmekedir. Çocuk edebiyatı eserlerinde yazı puntosunun yaş gruplarına uygunluğu önemlidir. Kitabın da yaş grubunun 9-13 aralığı olduğu düşünüldüğünde 16 punto uygun bir seçim gibi görünmektedir. Harflerin arasında belirgin bir boşluk vardır bu da harflerin iç içe geçmesini önlemiş ve okuyucuya okuma kolaylığı sağlamıştır. Kitapta konuşma cümlelerinden sonra 1 cm’lik boşluk bırakılmıştır ancak paragraflar arasında belirli bir düzen söz konusu değildir. Bazı yerlerde 1 cm’lik boşluk bırakılırken bazı yerlerde bırakılmamıştır.

         B. İÇ İNCELEME
Özet:
(Yazar başkahramana bir isim vermediğinden özeti yazarken ondan “kahraman/kahramanımız diye bahsedeceğim.)
Kahramanımız sekiz yaşında çikolatayı çok seven bir çocuktur. Sekiz yıllık hayatı annesinin kendisine zorla yedirmeye çalıştığı sebze ve et yemekleriyle boğuşmakla geçmiştir. Hayatının ilk dört yıllık kısmını ve bu zaman diliminde yediği tatsız yemekleri hatırlamıyor oluşu ise en büyük tesellisidir. Yemek yemek zorunda kalmamak ve istediği kadar çikolata tüketebilmekse onun en büyük isteğidir. Futbola, çikolataya ve bilgisayara düşkünlüğü ise en belirgin özellikleridir. En büyük hayallerinden biri de “Çikolata Günleri” düzenlemektir. O günlerde herkes sadece çikolata yiyerek beslenecektir. Kahramanımızın bir de küçük kardeşi vardır. Kardeşi yeni doğduğu zaman ilginin dağılmış olması başlarda onun işine yaramıştır. Günde üç öğün yemek yemesi gerekirken kaşla göz arasında bunu ikiye düşürür. Ancak anneannesinin devreye girmesiyle birlikte durum değişir. Öğün sayısı ikiden beşe çıkar.
Kahramanımız sekiz yaşında okula başlar. Babasının işi nedeniyle bir süreliğine Paris’te yaşamak zorunda kaldıklarından okula bir yıl geç başlamak durumunda kalmıştır. Oradayken iki yıl boyunca okul öncesi hazırlık sınıfına gittiğinden okul ortamına alışkındır, hiç yabancılık çekmez. Okulun ilk günü öğretmenleri olan Mine Minyon ile tanışır. Uzun boyu ve farklı giyim tarzıyla Mine Minyon hemen kahramanımızın sevgisini kazanır. O gün kahramanımızın aklında kalan bir diğer isimse aynı sınıfta bulunan Peri isimli kız olur.
Kahramanımız bir gün okul çıkışında annesiyle birlikte bir alışveriş merkezine gider. Annesi mağazaları dolaşarak kendine uygun bir ayakkabı seçmeye çalışır. O sırada orada bulunan çikolata dükkanını gören kahramanımızın dikkatini vitrindeki rengarenk drajeler çeker. Bu sırada hiç beklemediği bir şey olur ve drajelerden birinin kendisine fısıldadığını fark eder. Çikolatanın konuşmasına şaşırır ancak bir şey söylemez. Annesinden ısrarla vitrindeki drajelerden almasını ister. Eve dönünce ilk iş odasına gider ve çikolata tekrardan kendisiyle konuşmaya başlar. Vitrindeki çikolatayı çok istediği için kendisine ödül olarak onunla konuşma şansı verilmiştir. Ancak bu durumun devam edebilmesi bu sırrın saklanmasına bağlıdır. Çikolatanın söylediklerini kahramanımzdan başka kimse duyamamaktadır. Başkasına anlattığı anda ise büyü bozulacak ve bir daha onunla konuşamayacaktır.
Sohbet sırasında çikolata, kahramanımıza kendisini avucuna almasını ve gözlerini kapamasını ister. İkisi birlikte büyülü bir yolculuğa çıkarlar. Önce Magdelena diyarında Kokoten Dede’yi bulurlar ve ondan  kakao ağacının hikayesini dinlerler. Daha sonra İspanya Kraliyet Sarayına gidip onlara kakaoyu sunan Kristof Kolomb’u görürler. Bir sonraki adımda Aztek Kralı’na uğrarlar. Kral kendilerine “kutsal kahverengi” adını verdiği sıcak çikolatayı ikram eder. Çikolata, kahramanımıza çikolatanın Avrupa’da nasıl tanınıp yayıldığını anlatır. Daha sonra David Chaillou’nun yanına giderek ondan çikolatayı yaratma sürecini dinlerler. Çikolatanın ilk çikolata fabrikasının kuruluşunu anlatmasıyla birlikte çikolata tarihinin de sonuna gelinir.
Ertesi gün çikolatanın yapım aşamalarını arkadaşı Efe’ye anlatır. Ancak çikolatanın konuştuğundan ve birlikte bu yolculuğa çıktıklarından bahsetmez, çünkü bu bir sırdır. Daha sonra Peri de kendilerine eşlik eder. Peri, kahramanımızın yüzündeki kızarıklıkları fark eder ve çikolata yemekten olabileceğini söyleyip onu uyarır. O ise bunu kabul etmez ve çikolatadan zarar gelmeyeceğini savunur. Eve gidince kahramanımızı yoğun bir kaşıntı tutar. Doktora gittiğinde çikolata alerjisi olduğunu öğrenir. Daha az çikolata yemesi gerekecektir. On beş gün boyunca ağzına çikolata sürmemeyi başaran kahramanımızın bu zorlu süreçte en büyük destekçisi Peri olur. Birlikte sık sık vakit geçirmeye başlarlar. Evlerinin arkasındaki gölette bulunan ördekleri izlemeye giderler.
Aradan bir ay geçtikten sonra kahramanımızın İsviçre’deki dayısının yanına tatile gider. Dayısı ona bütün şehri gezdirir son olarak da dünyaca ünlü pastacı Pierre Herme’nin dükkanına götürür. Herme onlara onlara kaliteli bir çikolatanın özlliklerinden, çikolatanın nasıl yenmesi gerektiğinden, en iyi çikolataların nerede yapıldığından ve çikolata yapımının sırrından bahseder. Kahramanımız tatilden dönünce ilk iş Peri’yle buluşur ve ona İsviçre de yaşdıklarını anlatır.
Kahramanımızın doğum günü gelip çatmıştır. Annesi ve babası ona hediye olarak paketler dolusu çikolata alırlar. Dayısı da yine çikolatayla dolu paket yollamıştır. Ancak anne ve babasının asıl sürprizi başkadır. Bundan sonra sebze ve et yemekleri yemek zorunda olmadığını, her öğün çikolata yiyebileceğinin müjdesini verirler. Kahramanımız bu haberi hemen arkadaşı Çikolata’ya anlatır o da duyduklarını inanamaz. Daha sonra Peri’yle buluşur. Peri de kendisine bir hediye almıştır. Anne babasının sürprizinden Peri’ye de bahseder. Peri duyduklarına çok şaşırır.
Kahramanımız artık her öğün çikolatalı pasta, profiterol ve drajeler yiyordur.  Beslenme çantası bile sadece çikolatadan ibarettir. Ekmek arası köftenin yerini ekmek arası çikolata almıştır. Ancak aradan bir hafta geçince çikolataya olan isteği biraz azalır. O akşam yemekte balık yemek ister. Ertesi günde  sebze kızartmasını canı çeker ve gece anne babasına belli etmeden kızartmayı odasına götürüp yer. Sabah olduğunda ise durum değişir ve tekrar çikolata menüsüne geri döner. Önceki gün olanların geçici bir durum olduğunu düşünür.
Kahramanımız aynı gün anne ve babasıyla alışverişe gider. Alışverişte bir çikolata dükkanına girerler ve gözü dükkandaki çikolata musluğuna takılır. Hemen ağzını musluğa dayar. Bir süre sonra çikolata kreması şiddetle akmaya başlar. Kurtulmak istese de başaramaz. Gözlerini bir hastane odasında açar. Annesi olan biteni ona anlatır. Boğulma tehlikesi atlatmıştır. Boğazı tahriş olmuş, midesi yıkanmıştır. Kahramanımız annesinin anlattıklarından oldukça ürker. Birkaç gün hastanede kaldıktan sonra eve dönerler. Evde yaşadığı olayı uzun uzun düşünür. Her şeyin fazlasının zarar olduğunu, her şeyden kararında yemek gerektiğini anlar. Anne ve babasının kendisine doğum gününde verdikleri armağanla da bu mesajı vermeye çalıştıklarını idrak eder. Artık dersini almıştır.
1. Konusu: Bir çocuğun çikolataya olan aşırı sevgisi/aşkı.
2. Ana düşünce ve yan düşünceler:
Ana Düşünce: Her şeyin fazlası zarardır.
Yan Düşünceler: - Sır saklamayı bilmeliyiz.
- Çok sevdiğimiz şeyler bile bazen bize zarar verebilir.
- Anne ve babamızın sözünden çıkmamalıyız.
- Paylaşmak güzeldir.
- İrademize hakim olmayı öğrenmeliyiz.
- Farklı  kültürlere ve inançlara saygı göstermeliyiz.
- Bazen en sevdiğimiz şeylerden bile sıkılabiliriz.
- Boyumuzun kısa kalmasını istemiyorsak süt içmeliyiz.
3. Resimler, metin-resim uyumu ve değerlendirilmesi: Kitabın kapağında başkahramanın bir resmine yer verilmiştir. İçerikte kahramanın fiziksel görüntüsü hakkında fazla tasvir yapılmadığından resmin içerikle uyumlu olup olmadığı belirsizdir. Kitabın iç sayfalarında kahramana ait başka bir resim bulunmamaktadır. Kitapta çocuğun çikolata sevgisi yoğun bir biçimde anlatılmıştır. Kapak resminde de içerikle uyumlu olarak drajeler, pasta, kurabiye ve çikolata resimlerine yer verilmiştir.
Baş kahramanın kapaktaki resmi dışında kitapta diğer kahramanlara ya da olaylara dair ayrıntılı resim bulunmamaktadır. Kitap on bir bölümden oluşmaktadır. Her bölümün başında da içerikle uyumlu resimlere yer verilmiştir. Örneğin “Annemin Sebzeleri, Çikolata ve Ben” başlıklı bölümde başlığın hemen üstünde sebze resimleri görülmektedir. “Okul Başlıyor” bölümünde yine başlığın üst kısmında kitap ve defter resmi bulunmaktadır. Bu da yine içerikle uyumlu görünmektedir. Bu uyum diğer bölümler için de geçerlidir.
Bölüm başındaki resimler dışında bazı sayfalarda küçük resimlere yer verilmiştir. Bu resimler bazen sayfanın üst kenarında bazen alt kısmında bazen de orta kenarda yer almaktadır. Bunlar da sayfanın içeriğine uygun biçimde yerleştirilmiştir. Örneğin “çikolata ile birlikte neyi içmenin doğru olacağının” anlatıldığı bölümde sayfanın alt kısmında bir kahve fincanı resmedilmiştir. Kitapta sayfa numaraları, sayfanın alt orta kısmında yer almaktadır. Bu numaraların her iki yanı  küçük çikolata ve şeker paketleriyle süslenmiştir. Bu durum her sayfada tekrarlanmıştır.
Kapaktaki çizim oldukça renklidir. Ancak iç sayfalara geldiğimizde çizimlerin siyah beyaz olduğunu görüyoruz. Resimler oldukça basit bir tarzda çizilmiştir. Bir çocuk bile bunlara bakarak benzerlerini kolaylıkla çizebilir. Kitap, konusu itibariyle renkli bir biçimde resmedilmeye müsait olmasına rağmen bu imkan yazar tarafından değerlendirilememiştir.
4. Dil incelemeleri (imla, noktalama):
Yazım yanlışları:
Eve dönmeden direk oraya gittik. (direkt) (Özlem Özyurt, Ekmek Arası Çikolata, s.44)
Hatalıydım, bunun farkındaydım ve ne yaparsam yapayım, ne dersem deyim haklı çıkmayacaktım. (Diyeyim) (Özlem Özyurt, Ekmek Arası Çikolata, s.45)
Tenefüslerde kovalamaca oynamaya, beslenme çantamızdakileri paylaşmaya başlamıştık. (Teneffüs) (Özlem Özyurt, Ekmek Arası Çikolata, s.41)
Yemeğini bitirmişsin aferin, şimdi tatlıyı hakettin. (Hak ettin) (Özlem Özyurt, Ekmek Arası Çikolata, s.10)
Babaannemin göz açıp kapayıncaya kadar saat beşte içtiğimiz çayın yanına çiğ köfte hazırladığına şahit olmuş biri olarak, () onların herşeyi yapabilecek kadar genç olduklarına inanırım. (Her şeyi) (Özlem Özyurt, Ekmek Arası Çikolata, s.6)
Belki de, “Bir –iki şey dışında hiçbir şey hatırlamıyorum” demek daha anlamlı olacak. (Özlem Özyurt, Ekmek Arası Çikolata, s.2)
Teşhis hemen kondu: aşırı Çikolata tüketimi! (Özlem Özyurt, Ekmek Arası Çikolata, s.38)
Basım hatası:
Annem de yok değil mi? (Annen) (Özlem Özyurt, Ekmek Arası Çikolata, s.37)
İçeceklerin bitirdiğimizde, bana dönüğ o önemli soruyu sordu: (İçecekleri) (Özlem Özyurt, Ekmek Arası Çikolata, s.43)
Noktalama yanlışları:
Geldi gelecek derken, ( ) durmadan uyuyan bir kardeşim olmuştu. (Özlem Özyurt, Ekmek Arası Çikolata, s.5)
Ben hayaller kurmaya devam ederken, () annemin sesi duyuldu: (Özlem Özyurt, Ekmek Arası Çikolata, s.10)
Tüm bunları düşünerek, () önümdeki muzlu pastayı bitirmeye çalıştım. (Özlem Özyurt, Ekmek Arası Çikolata, s.68)
Peri (,) ördeklerin ne kadar şirin olduğundan bahsedip durdu. (Özlem Özyurt, Ekmek Arası Çikolata, s.42)
Kapi (,) kocaman bir köpekti. (Özlem Özyurt, Ekmek Arası Çikolata, s.47)
5. Deyim ve atasözlerinin varlığı, değerlendirilmesi: Atasözleri ve deyimler dilimizi zenginleştiren unsurların başında gelmektedir. Çocuk kitaplarında dilimizin zenginliğini göstermek, çocuklara bir dil zevki ve bilinci kazandırmak ve onların sözcük hazinesini zenginleştirmek amacıyla atasözü ve deyimlere sıklıkla yer verilmesi gerekmektedir. “Ekmek Arası Çikolata” kitabında kırk bir adet deyime yer verilmiştir. Bunların çoğu da “ağzına sürmemek, ortadan kaybolmak, yerini almak, göz göze gelmek” örneklerinde olduğu gibi çocuğun anlamını kolaylıkla bulabileceği türden deyimlerdir. Kitapta atasözlerine ise hiç yer verilmemiştir. Bu da kitap için büyük bir eksikliktir.
Deyimler: Annemse oldum olası sebzelerle kafayı bozmuştur. (Kafayı bozmak) (Özlem Özyurt, Ekmek Arası Çikolata, s.2)
İlk günlerde anneannem, dedemin hastalığından dolayı yardım etmeye gelememiş; annemin eli ayağına dolanmıştı. (Eli ayağına dolanmak) (Özlem Özyurt, Ekmek Arası Çikolata, s.5)
Bunların dışında kullanılan diğer deyimler şunlardır: El koymak, ağzına sürmemek, göze çarpmak, yerini almak, göz göze gelmek, gelip çatmak, kendini alamamak, boşa gitmek, yolunu tutmak, bakış fırlatmak, aklında kalmak, laf atmak, elinden bir şey gelmemek, aklı başından gitmek, yerinde duramamak, iş işten geçmiş olmak, gözü takılmak, gözlerini fal taşı gibi açmak, fırsattan istifade etmek, ortadan kaybolmak, yol tepmek, umutsuzluğa kapılmak, şaşırıp kalmak, saçı başı birbirine karışmak, bir yolunu bulmak, mideye indirmek, ziyafet çekmek, ne yaptığını bilmemek, ters ters bakmak, keyfi kaçmak, aklının ucundan bile geçirmemek, yolunu gözlemek, karnı zil çalmak, can atmak, sevince boğmak, avucunun içi gibi bilmek, gözlerine inanamamak, keyfine diyecek olmamak, ucuz atlatmak.
Atasözleri: Kitapta atasözüne yer verilmemiştir.
6. Anlatım Bozuklukları (Zaman uyumu, özne-yüklem uyumsuzluğu, gereksiz ya da yanlış öge kullanımı…)
Babamın işi nedeniyle bir süreliğine Paris’te yaşamak zorunda kaldığımızdan, okula bir yıl geç başlamak zorunda kalmıştım. (Özlem Özyurt, Ekmek Arası Çikolata, s.11)
O an pazarda geçen diyalog hayal ettim: (Bir diyalog hayal ettim) (Özlem Özyurt, Ekmek Arası Çikolata, s.24)
Bunu bir yığın açıklama izledi. Hepsini dinlemedim. (Hiçbirini dinlemedim) (Özlem Özyurt, Ekmek Arası Çikolata, s.35)
Babam yolda en az doktor kadar vaaz çekti. (Vaaz verdi) (Özlem Özyurt, Ekmek Arası Çikolata, s.38)
Yalnız tüm bu kötü günler sırasında Peri ile daha (da) yakınlaştık. (Özlem Özyurt, Ekmek Arası Çikolata, s.41)
Beni görünce bir oh çektiği gözlerinden anlaşılıyordu. (Yüzünden anlaşılıyordu) (Özlem Özyurt, Ekmek Arası Çikolata, s.44)
Hatalıydım, bunun farkındaydım ve ne yaparsam yapayım, ne dersem deyim haklı çıkmayacaktım. (Hatalı olduğumun farkındaydım) (Özlem Özyurt, Ekmek Arası Çikolata, s.45)
Çikolata üreticileri genellikle iki, üç ya da daha fazla çeşit kakao çeşidini karıştırırlar. (Üç ya da daha fazla kako çeşidini karıştırırlar) (Özlem Özyurt, Ekmek Arası Çikolata, s.53)
En çok başlangıçta çorba olarak yediğim sıcak çikolatayı seviyordum. (İçtiğim) (Özlem Özyurt, Ekmek Arası Çikolata, s.66)
7. Beğenilen (edebi) cümleler: “ Ağzıma attığım en küçük et parçası bile birkaç saniye sonra dev lokmalar halini alır, bir türlü yutulacak kıvama gelmezdi. Bunda benim hiç suçum olmadığını, bana hep sinirli hayvanların denk geldiğini anneme bir türlü anlatamamıştım. Onlara hep mutlu hayvanların denk gelmesi nasıl bir adaletti bilemiyorum.”
8. Kültürel Uyumsuzluklar: Kitaptaki karakterler tüketim toplumunun sadık birer üyesi gibi tasvir edilmiştir. Süreki alışveriş yapan ve zamanının çoğunu alışveriş merkezinde geçiren bir aile tablosu görüyoruz. Başkahramanın doğum gününü Mc Donalds’da kutlaması kültürel uyumsuzluk olarak sayılabilir. Bunun yanında başakahramana Peri tarafından Snoopy çizgi romanının hediye edilmesi, göletteki ördeklerin koşuşturmalarının Real Madrid-Manchester United maçına benzetilmesi de bir diğer detaydır. Burada yabancı isimler yerine bizim kültürümüze ait örnekler verilebilirdi.
Kitapta deyimlere yer verilmiştir ancak atasözü kullanılmaması büyük bir eksikliktir. Sonuçta atasözleri bizim kültürümüzün özünü oluşturmaktadır. Genel olarak karakterlerin Türk olduğuna dair çok da fazla bir detay yoktur. Yani başkarakterin adı “Michael” olsaydı da kitapta anlatılanlar yadırganmazdı. Bize ait değerlere çok az yer verilmesi, kültürümüzü sevdirip benimsetme noktasında yazarın bir eksikliği olarak göze çarpmaktadır.
Tüm bu eksikliklere rağmen birkaç olumlu detaya değinmek gerekirse; Nazım Hikmet’in “İsviçre’den Geçerken” isimli şiirine yer verilmesi çocuklara bu şairi tanıtmak açısından önemlidir. Bunun yanında “babaanne, anneanne, dede, dayı” gibi aile büyüklerinden sevgiyle bahsedilmesi ve aile bağlarına yapılan vurgu olumludur. Kitapta geçen çiğ köfte, tarhana çorbası gibi yemek isimleri de yine kültürümüzle uyumludur.

C. Sonuç ve Değerlendirme
“Ekmek Arası Çikolata” kitabı gerek kapak tasarımı gerek isim seçimiyle ilk bakışta okuyucuda ilgi ve merak uyandıran bir kitaptır. Çikolatanın kitabın merkezinde olması yazarın çocukları iyi tanıdığını ve onların ilgi alanlarını, dikkatlerini çekecek noktaları bildiğini gösteriyor. Kitabın sayfa düzeni, resim kullanımı ve kenar boşlukları  okuyucuyu yormayacak biçimde tasarlanmıştır. 16 puntoyla yazılmış olması ve harflerin birbirine girmeyecek biçimde boşluklarla ayrılmış olması da okuma kolaylığı sağlamaktadır. Sayfa sayısının 71’le sınırlı tutulması da hitap ettiği yaş grubunun gözünü korkutmaması bakımından önemlidir.
Kitap, bir çocuğun aşırı çikolata düşkünlüğünü, bu yolda anne babasının uyarılarını dikkate almayarak sonunda hastanelik olmasını anlatıyor. Kitabın sonunda çocuğun olanları düşünüp “evet her şeyin fazlası zararmış, bundan sonra daha dikkatli olacağım” diyerek ders çıkarmış olması yazarın  okuyucuya verdiği olumlu bir mesajdır. Kitapta kötü karaktere yer verilmemiştir. Başkahramanın ufak tefek yaramazlıkları  bir kenara bırakılırsa neredeyse bütün karakterler olumlu özellikler göstermektedir. Kitapta şiddet, karamsarlık içeren durumlar yoktur. Genel olarak iyimser mesajlar verilmektedir.
Dil ve anlatım açısından bakıldığında kitap kısa, açık ve anlaşılır cümlelerden oluşmaktadır. Çocukların anlamını bilemeyeceği kelime sayısı yok denecek kadar azdır. Ancak kitapta yoğun bir devrik cümle kullanımı vardır. Kitabın neredeyse yüzde altmışlık bölümünü bu tarz cümleler oluşturmaktadır. Buna ek olarak çikolatanın tarihinin anlatıldığı bölümde çok fazla yabancı isim geçmektedir: Guyana, Magdelena, Kokoten  Dede, Mayalar, Aztekler, Kristof Kolomb, Kral XIV. Louis vb. Bu yabancı kelimelerin çokluğu bir noktadan sonra okuyucuyu sıkabilir.
Kitapta deyimlere sıkça yer verilse de atasözünün olmayışı eksikliktir. Bunun yanında kültürümüze ait değerlerin çocuğa aktarılmasında da eksiklik vardır. Kitapta çoçuğun ve ailesinini sürekli alışveriş yapmaları ve çok fazla para harcamaları da tüketim toplumuna yapılan bir övgü nieliğindedir ve olumsuzdur. Kitapta başkahramana yazar tarafından bir isim verilmemesi büyük bir eksikliktir. Bunun yanında anne, baba, anneanne, dede, dayı gibi karakterlerin de adları yoktur.
Kitabın kapağında yer alan resim oldukça renkli ve dikkat çekicidir. Ancak iç sayfalarda siyah beyaz resimler tercih edilmiş olup çizimler oldukça basittir. Kitap renkli ve detaylı biçimde resmedilmeye müsait olduğu halde bu şans yazar tarafında kullanılmamıştır.
Kitabın sonu apar topar bağlanmıştır. Çocuğun bir anda hastanelik olması ve sonucunda dersini alması hızlı bir biçimde geçiştirilmiştir. Çocuğun hatasını anladığı bölüm daha detaylı işlenebilirdi. Ancak kitabın çocukların ilgisini çekecek bir konudan yola çıkarak hazırlanması ve anlatımının oldukça yalın ve açık olması yönleriyle bu eser hitap ettiği yaş grubuna (9-13) uygundur. Rahatlıkla tavsiye edilebilir.
SORULAR:

1-Başkahramanın dayısı nerede yaşamaktadır?
2- Başkahraman neden hastanelik olmuştur?
3-Siz yazarın yerinde olsaydınız başkaraktere hangi ismi verirdiniz?
4-Sizin vazgeçemediğiniz bir alışkanlığınız var mı?

Kitabı İnceleyen: Ümeysa SARIHAN


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder