10 Mayıs 2015 Pazar

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Romanının Ayrıntılı Tahlili

Eserin Adı: Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Yazarı: Peyami Safa
Basım Yılı ve Yeri: 1996/ İstanbul
Basımevi: Ötüken
                                                                   HAYATI

Peyami Safa, 1899 yılında İstanbul’da hayata gözlerini açtı. Anadan doğma şair olarak adlandırılan İsmail Safa’nın oğludur. Sivas’a sürgüne gönderilen babasının ölmesinden sonra yetim-i safa ismiyle de anılmaya başlamıştır. Gerek psikolojik gerekse fiziksel hayat şartlarından ötürü on yedi yaşına kadar yakalandığı bir kemik hastalığı ile hayat mücadelesi vermiştir. Bu hastalığından ötürü yaşadıklarını Dokuzuncu Hariciye Koğuşu isimli romanına aktarmıştır. Hastalık ve savaşın yol açtığı maddî sıkıntılar dolayısıyla öğrenimini sürdürememiş, 13 yaşında hayatını kazanmak ve annesine bakmak içinVefa İdadisi'ndeki öğrenimini yarıda bırakmıştır. 
Keteon Matbaası'nda bir süre nota tashihi işinde çalışan Peyami Safa, Posta - Telgraf Nezareti'ne girmiş, I. Dünya Savaşı'nın başlamasına kadar orada çalışmıştır (1914). Daha sonra Boğaziçi'ndeki Rehber-i İttihat Mektebi'nde öğretmenlik yapmaya başlamıştır. Dört yıl çalıştığı bu okulda, hem öğretmiş, hem de kendi çabasıyla Fransızca'sını ilerletmiştir. Buradaki izlenim ve deneyimlerini "Biz İnsanlar" adlı eserinde kullanmıştır 1918 yılında ağabeyi İlhami Safa'nın isteğine uyarak öğretmenlikten ayrılmış ve birlikte çıkardıkları "20. Asır" adlı akşam gazetesinde "Asrın Hikâyeleri" başlığı altında yazdığı öykülerle gazetecilik yaşamına başlamıştır. İmzasız olarak yazdığı bu hikâyelerin tutulması üzerine Server Bedi takma adını kullanmaya başlayan Peyami Safa, daha sonra 1921'de Son Telgraf gazetesinde yazmış, oradan da Tasvir-i Efkâr'a geçmiştir. Daha sonra Cumhuriyetgazetesine geçmiş, 1940 yılına kadar bu gazetede fıkra ve makalelerinin yanı sıra, roman da tefrika etmiştir.
1960'lı yıllara kadar başta Milliyet olmak üzere birçok gazete ve dergide yazan Peyami Safa 27 Mayıs'tan sonra Son Havadis gazetesinde yazmaya başlamıştır (1961). Aynı yıl Erzurum'da yedek subaylığını yapmakta olan oğlu Merve'nin ölümü üzerine büyük bir sarsıntı geçiren Peyami Safa, iki üç ay sonra İstanbul'da vefat etmiştir.

                                                                KİTABIN ÖZETİ


Kitap ismini dahi bilmediğimiz ve bu yönüyle dünya edebiyatında da bir ilk olma özelliği taşıyan hasta bir çocuğun dizindeki problemle başlıyor. Dizindeki durumun ciddiyeti kendini korurken bir de olur olmadık hareketlere sahip olan bencil bir kıza yani Nüzhet’e gönül veriyor. Roman öylece akıp giderken arka planda romanda o dönemde Fransız’ca ya karşı açılan bir savaş harekatından bahsediyor. Erenköy’de oturan akrabalarına sürekli giden roman kahramanı aldığı kitapları orada Paşa’ya okuyor. Paşa bazı kitapları çok beğenirken, bazılarını beğenmediği için uyuklayıp duruyor. Nüzhet’e o sıralarda Ragıp isimli bir doktor talip olup onunla evlenip onu yurt dışına götürmek istiyor. Roman genel hatları ile böyle devam ediyor biraz daha özele indirgeyerek şöyle özetleyelim.

Yazar, onbeş yaşında bacağı sakat olan, birkaç kez ameliyat geçirmiş olmasına rağmen şifa bulamamış bir çocuktur. İstanbul’un kenar mahallelerinden birinde annesiyle birlikte eski bir evde oturmaktadır. Sık sık tedavi olmak amacıyla hastaneye gider, doktor ameliyat olması gerektiğini ancak ameliyattan sonra yaralı bacağının kısalacağını söyler, ama yazar gün geçtikçe kötüye giden durumunu kimseye söylemez. Kafası da iyice karışmıştır ve hem annesine üzüntüsünü belli etmemek hem de başka bir doktora muayene olmak için şehrin karşı tarafında oturan karbaları
Paşa’nın yanına gider. Paşa altmış yaşlarında, gençliğinde Fransa’da çalışmış bu yüzden onlara karşı sempati ile yaklaşan bir şahıstır. Sahip olduğu köşkte karısı, kızı Nüzhet, ve hizmetliler ile birlikte yaşamaktadır. Yazar Paşa’yı her ziyarete gidişinde ona ve kızı Nüzhet’e kitap götürmektedir. 

Nüzhet ondokuz yaşında yazarla çocukluğundan beri arkadaş olan genç ve güzel bir kızdır. Yazarı her zaman kendine yakın bir dost olarak görmüştür. Yazar köşke gelmeden birkaç gün önce Ragıp Bey adında 35yaşlarında bir doktor Nüzhet’i babasından istemiştir. Nüzhet ve Paşa evlenme işine pek sıcak bakmamaktadır. Ancak Nüzhet’in annesi evliliğin gerçekleşmesi için elinden geleni yapmaktadır. Çünkü, Ragıp Bey evlendikten sonra Nüzhet’i Berlin’e götürmek istemektedir.
Yazar da Nüzhet gibi onunla konuşmaktan büyük zevk almaktadır.

Küçüklüğünden beri Nüzhet’e beslediği arkadaşlık duyguları son zamanlarda anlam veremediği duygulara dönüşmektedir. Ragıp Bey’i öğrendikten sonra ise bu anlam veremediği duyguların nüzhet’e duyduğu aşk olduğunu anlar.bir gece Nüzhet dertleşmek için gizlice yazarın odasına gelir. O gece yaazar Nüzhet’e karşı hissettiklerinin karşılıksız olmadığını anlar ve aralarında bir elektriklenme olur. Bu elektriklenme gün geçtikce kuvvetlenir ancak birgün Ragıp Bey yüzünden araları açılır. Yazar köşkü terk etmeye karar verir, ancak annesinin de köşke gelmesi nedeniyle orada kalmak zorundadır. Bir gün yazar ülkenin bulunduğu durum hakkında Paşa ve Ragıp Bey ile de tartışır ve evine geri döner. Döndükten sonra hem üzüntü hem de doktorlarım uyarılarına rağmen ayağını fazla zorlaması nedeniyle daha fazla dayanamaz ve kaldırılır.

Doktorların teşhisi kesindir: “Bacağının kesilmesi gerekiyor.” Yazar bacağının kesilmemesi için doktor doktor dolaşmaya başlar. Ancak bu sırada ona ızdırap veren bacağının ağrısı değil, Nüzhet’in aşkının kalbinde açtığı derin yaradır. Onu bir türlü unutamaz. Bu sırada bacağında iyice kötüleşmiştir. Son çare aile dostu olan ve hastanede çalışan Mithat’a giderler. Mithat, yazarı çalıştığı hastnedeki operatöre götürür.

 Operatör, yazarın bacağını kurtarabileceğini ancak birkaç ay hastanede yatması gerektiğini söyler. Böylece yazarın hastane günleri başlar. Yalnız kaldığı odasında Nüzhet’i düşünmekten başka bir şey yapamaz. Bir gün Nüzhet’ten kart gelir; çok yakın zamanda Ragıp Bey ile evleneceği ayrıca Paşa’nın felç geçirdiği ve ölmeden önce onu görmek istediği yazmaktadır. Bu karttan sonra yazarın düşünceleri değişir. Başarılı ameliyatlar sonunda bir bacağı kısa kalmasına rağmen iyileşir. Annesi ile yeni bir hayata başlamak üzere ızdırap dolu günler geçirdiği o hastane koğuşundan ayrılır.
                                          KARAKTER ANALİZİ

Hasta Çocuk: Hayatın çetrefilli savaşı içerisinde bir de aşk macerasına çıkmış genç bir çocuk. Çocuk yaşına rağmen geçirdiği hastalıklar onu olgunlaştırmıştır. Karamsar bir durumun içerisinde olmasına rağmen geleceğine hep umutla bakmıştır.

Nüzhet: Kolay kolay kendinden başka kimseyi düşünmeyen bir paşa kızı. Olay kahramanının aşık olduğu ama beklediği ilgiyi tam manasıyla göremediği şahıs. Kafası karışık, ne tara gideceğini bilmediği bulanık bir zihne sahip.

Paşa: Fransız hayranı, Erenköy’de bir konak sahibi. Kitap okumaktan çok, okunulan kitapları dinleyip onlar üzerinden yer yer eleştiriler getiren bir adam.

Nüzhet’in Annesi: Kızının, roman kahramanıyla evlenmesini istemeyen, her anne gibi kızının para ile mesut olabileceğini düşünen bir anne.

Doktor Ragıp: Paşa gibi Fransız hayranı olan, bir aralık kahramanımızın hastalığıyla da ilgilenen ve Nüzhet’in kocası olan adam.

Mitat Bey: Hastanede çalışan, yazarın yakın dostu, onun iyi olması ve bacağının kesilmemesi için en çok çalışan kişilerden birisidir. Elinden geleni yapmıştır.

Kitabın Konusu: Genç yaşına rağmen bacağında beliren bir hastalık ile mücadele veren bir çocuğun yaşam öyküsü.

Kitabın Ana fikri: İnanç başarıyla özdeştir.

Yan Düşünceler: Bazen görünenlerin arkasına bakmak gerekir.
Dönem zihniyetinin insanlar üzerindeki etkisi.
Hayat size her istediğinizi vermeyebilir.

                                                  OLAY ÇİZGİSİ
20. Fransız hayranı olan paşa aynı zamanda ittihatçı düşmanıdır da.
10.  Paşaya okumak üzere kitaplar götürmektedir.
6.  Doktorun söylediklerini yol boyu aklından geçirir.
1    Dizindeki sargıyı söktürmek için hastaneye gider.
2.   Hastane bahçesinde kendince dolaşır ve etrafı gözlemler.
3.   Eve gitmeyi göze alamaz, sokaklarda dolaşır, bir mühlet.Annesine ne söyleyeceğine karar verememiştir.
4.    Evin düzenine göre gelişmeleri yorumlamaktadır.
5.    Annesinden gerçekleri saklamıştır.
7.    Tedavisi için tekrardan Erenköy’e gitmesi gerektiği yalanını ortaya atar.
8.    Eren Köy’de yanına gittiği Mithat bey ile aralarında bazı sohbetler geçer.
9.    Paşa’nın  kızı Nüzhet’in gelmesi ile muhabbete o da dahil olur.
11.   Paşaya getirdiği cinai romanı okur, paşa uykuya kalır.
12.   Nüzhet ile bahçeye çıkarlar.
13.   Nüzhet, Doktor Ragıp diye birinin onu istediğini anlatır.
14.   Nüzhet’i gece uyku tutmaz ve kahramanın odasına gider.
15.   Odadan çıkacağı zaman aralarında yakınlaşma olur, sonra aniden Nüzhet odayı terk eder.
16.   Paşa bir aylığına onun, konakta kalmasını hatta annesini de getirmesini söyler. Tabi kitapta ister.
17.   Doktoru beklerken kadavraları bakar tiksinir.
18.   Paşa evine gelince bir sessizlikle karşılaşır
19.  Nüzhet nedenini söylemez, kuruntu yapma der.
20.   Nurşefan gerçeği anlatır, Ragıp beyle ilgili konuşuyorlar.
21.   Nüzhet’in yalanına çok üzülür.
22.   Nüzhet’in odasına gidip onu odasına çağırır.
23.   Nüzhet yalan söylemediğini ona gerçeği bu gece anlatmaya  niyetli olduğunu söyler.
24.   Aralarında yeniden bir yakınlaşma olur.
25.  Köşkte günleri güzel geçer sürekli Nüzhet ile muhabbet ederler.
26.  Doktor’un uşağı gelir, akşam beyinin geleceğini söyler.
27.  Ragıp bey onun hastalığının ciddiyetini, muhabbet ortasında anlar ve çaktırmaz diğerlerine.
28.  Paşaya ve yengesine, Nüzhet’i  bu adam mutlu edemez der.
29.  Nüzhet’in annesi, o çocuktan uzak dur mikrop bulaşır der.
30.  Köşkten ayrılmaya karar verir, Paşa karşı çıkar.
31.  Paşa bir gün daha kalmasını ister , zaten annesi gelir bu iki güne çıkar.
32.  Doktor ve Paşayla Fransızca Türkçe tartışmasına girerler.
33.  Ameliyattan sonra ayağı iyileşir, ama kalbi için aynı şeyi söylemek mümkün mü bilinmez.

                                   KİTABIN DEĞERLENDİRMESİ

Usta bir yazar olan Peyami Safa bu romanı ile bize gerek dönemin siyasi gelişmeleri gerekse kendi hayatından kesitler sunmuş durumda. İsmi olmayan bir kahraman ile baştan sona kadar ilerleyen roman bittiğinde dahi birçok okur bu durumu fark etmeyebiliyor.
Genç yaşında hastalığa yakalanmış üstelik babası dahi olmayan bir çocuğun hasta annesi ile verdiği hayat mücadelesi parmak ısırtan cinsten doğrusu. Küçük yaşına rağmen verdiği hastalık ile ettiği mücadele yetmezmiş gibi bir de başına aşk denen belanın musallat olması işleri iyice içinden çıkılmaz bir yola koyuyor ama neyse ki; verdiği savaşta kararlılık gösteren kahramanımız mücadelede aşk tarafından yenilse de hastalığa karşı büyük bir zafer kazanıyor.

Üslup ve tarz açısından yazar çağ atlatan cinsten bir romanı kaleme almış. Ve yazdığı diğer kitaplarda da bu ustalığını kormuş olması onun karşısında saygı ile eğilmemize ve ona müteşekkir olmamıza sebep oluyor diyebilirim.

Şevket ÖNDER 

Not: Tahlilin bazı kısımları alıntıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder